Afetler, zamanının belli olmaması, psiko-sosyal iyiliğin bozulması, can ve mal kayıplarına neden olması, ağır ekonomik sonuçlarının olması, ciddi sağlık sorunlarına yol açması sebebiyle önemli bir toplumsal problemdir. Doğal afetler zihinsel ve fiziksel sağlık sorunlarını doğurur. Afetler ve ruh sağlığı büyük ölçüde ilişkili kavramlardır. Doğal afet nedeniyle travmatik bir olay yaşayan bireyler hem kısa hem de uzun süreli psikolojik sorunlar yaşayabilmektedir, buna ‘‘psikolojik yük’’ de diyebiliriz. Afetlerden sonra en sık görülen psikolojik sorunlar; anksiyete, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu(TSSB), yeme bozukluğu ve uyku bozukluğudur. Afetler tahmin edilemez özellikte olduğundan kazazedeleri şok durumuna maruz bırakır. Kazazedeler kaybı inkar etme ve gerçeklikten kaçınma eğilimindedirler. İnkar durumunda olmak kişileri strese, kaygıya ve diğer psikolojik sorunlara karşı savunmasız hale getirir. Afet sonrası kişinin psiko-sosyal iyiliğinin bozulmasının en önemli etkenlerinden biri de kişinin evinin zarara uğramasıdır. Ev; kişide güven, sevgi, aidiyet, bağlılık duygularını uyandırır. Afet sonrası evini veya değerli bir varlığını kaybeden kişide güvensizlik duygusu ortaya çıkar çünkü kişi bağlılık ve aidiyet duygusundan mahrum kalmış olur. Aile bağlarının kopması, sosyo-ekonomik kayıplar, sevilen birinin ölümü, yoksunluk, afete karşı hazırlığın olmaması durumu kişinin psikolojik savunmasızlıklarına yol açan faktörlerdir. Afet sonrası kişide bazı olumsuz duygusal tepkiler oluşur. Bu duygular çaresizlik, suçluluk, ümitsizlik, karamsarlık, boşlukta hissetme gibi duygulardır. Sosyal tepkiler ise yabancılaşma, güvensizlik, şüphecilik, yargılayıcı ve suçlayıcı olma gibi eğilimlerdir. Deprem afetini yaşamış bir kişide genellikle TSSB görülür. Depremde yaşadığı şeyleri hatırlatan kavramlar karşısına çıktığında sıkıntı duyar. Deprem sonrasında duyduğu ambulans siren sesi, çevresindeki eşyalar, o gün üzerinde bulunan kıyafetler. Bunlardan herhangi biri ile karşılaştığında deprem anını hatırladığından dolayı heyecanlanır, kendini rahatsız hisseder, aşırı korku duygusunu yeniden yaşar. Bu yüzden depremi hatırlatacak şeylerden kaçınma eğilimindedir. Olay üzerinden belirli bir süre geçse bile hala rahat bir şekilde uyuyamaz, banyo yapamaz ve binalara girmeye çekinir hale gelir.
Doğal afet yaşamış ve bunun etkisinden kurtulmak için zorlu bir sürece adım atmış insanlara travma sonrası yaklaşımımız ve psiko-sosyal desteğimiz nasıl olmalı? Psiko-sosyal destek; afet sonrası ortaya çıkabilecek psikolojik bozuklukların önlenmesi, etkilenenlerin normal yaşamlarına dönmesi sürecinde güçlendirilmesi, afetlerle başa çıkma-iyileşme-toparlanma becerilerinin geliştirilmesi, aile ve toplum ilişkilerinin iyileştirilmesi gibi afetin her aşamasında yürütülen hizmettir. Bu kazanımları elde edebilmek adına empati, anlama, duyarlılık yoluyla etkilenenlere psikolojik destek verilir. Psikiyatrik hizmete ihtiyacı olanlar belirlenir. Acil durum esnasında görev alacak kurum ve kuruluşlar arasındaki iş birliği geliştirilir. Afetlerden sonra yapılacak olan uygun müdahaleler ve psikolojik ilkyardım sayesinde de mental sağlık sorunları büyük ölçüde azaltılabilir. Psikolojik ilkyardımın önemi, kişide ümit ve güven duygularını yaratabilmektir. Kişinin duygularını ve yaşadıklarını ifade etmesi rahatlamasına ve hissettiklerini anlamlandırmasına olanak sağlar. Travmatik olayların ardından kişiyi tekrardan topluma adapte edebilmek için olayın gerçekliğini ve yaşanılan kayıpların kabulünü sağlamak önemli noktalardan biridir. Duygusal ifade desteklenmeli, yaşanılanları anlamlandırmayı, anma ritüellerine katılımı sağlanmalıdır. En önemlisi de gelecek için planlar yapmaya teşvik edilmeli, yeni ümitler ve hayaller kurmaya destek olunmalıdır. Diğer insanlarla olan iletişimi devam ettirerek sosyal destek sağlanmalı. Bu sayede kişiye yalnız olmadığı hissettirilmelidir. Psikolojik tedaviler arasında etkili olan tedavi yöntemi bilişsel-davranışçı tedavi yöntemidir. Hatalı düşünceler ile sağlıklı düşüncelerin yer değiştirmesi sağlanır. Kişinin kaçındığı durumların üstüne giderek bu durumda yaşadığı korkunun azaltılması amaçlanmıştır.
Stajyer Psikolog Ayça KELEŞ